Birleşik Krallık’taki İkinci Kuşak Alevi Genç Erkekler Arasında İntihar
* Bu maddenin aslı İngilizce yazılmıştır.
Birleşik Krallık’a yerleşme sürecinde Alevi toplumu, ikinci kuşak erkek gençler arasında yaşanan ve daha önce tanık olunmamış bir olgu olan intihar salgınıyla sarsıldı. 1990’ların sonlarından 2000’lerin ortalarına kadar, 50’den fazla Alevi erkek gencin intihar ettiği bildirildi (Cetin 2016). 2007–2009 yılları arasında ise 11 genç intihar sonucu hayatını kaybetti; bunlardan ikisi şahsen tanıdığım kişilerdi. Pek çok kişi gibi ben de bu can kayıplarından derin bir endişe duydum ve bu konuyu daha derinlemesine araştırmaya karar verdim. Dört yıl süren doktora araştırmam, bu bireysel vakaların intihara yatkın hale gelmelerine yol açan toplumsal bağlamı ortaya koydu. Söz konusu gençlerin çoğu, okulu bırakma, yerel çetelerle ilişki kurma ve sorunlu ilişkilerle tanımlanan “gökkuşağı alt sınıfı”na sürüklenmişti; bu durum hayatlarında istikrarsızlığa ve kimlik krizine yol açmıştı. Bu madde, bu intiharların gerçekleştiği toplumsal ortamı tanımlamakta, nedenlerini sorgulamakta ve bu ölümlerin toplum üzerindeki daha geniş etkisini ve bu tür vakaların tekrarını önlemeye yönelik çabaları değerlendirmektedir.Birleşik Krallık’taki Alevilerin Toplumsal Bağlamı
Alevilerin Birleşik Krallık’a anlamlı sayılarda göçü, 1980’li yıllara uzanır. Bu dönem, Türkiye’deki askeri darbenin ardından çok sayıda kişinin cunta rejimi altında maruz kaldığı şiddet ve işkenceden kaçmak için ülkeyi terk ettiği bir zamandır. Göçmen sayısı, 1980’lerin sonları ile 1990’ların başında zirveye ulaşmış; bu dönemde Aleviler Birleşik Krallık’a politik sığınmacı olarak gelmişlerdir. Göç edenlerin çoğu, Maraş, Sivas, Malatya, Kayseri ve Antep gibi, Alevilere yönelik katliamlar ve pogromlarla bilinen illerin kırsal bölgelerinden gelmiştir. Alevilerin bu dönemde Türkiye’den kaçmalarına neden olan başlıca “itici faktörler” arasında, aşırı milliyetçi ve İslamcı grupların yükselişiyle bağlantılı olarak yeni katliamlar yaşanabileceğine dair korkular ile Kürdistan İşçi Partisi (Partiya Karkerên Kurdistanê, PKK) ile Türk devleti arasındaki gerilla savaşı yer almaktadır. Birleşik Krallık’a yönelmelerinde etkili olan “çekici faktörler” ise vize zorunluluğunun olmaması, Londra’da halihazırda yerleşmiş tanıdıkların bulunması ve çocukları için daha iyi bir eğitim ve yaşam umudu olmuştur (Cetin ve Jenkins, 2024).
İlk kuşak Aleviler, Londra’nın Hackney, Haringey ve Islington gibi bölgelerinde yaşamış; aileleri için bir hayat kurmak adına büyük bir emek sarf etmiş ve dinlerini özgürce yaşayabilmişlerdir. Bu durum onlara bir bašari ve gurur kaynağı olmuştur. Aynı mahallelerde ve sosyal konutlarda ikamet ederek, tekstil atölyelerinde, yiyecek hizmetlerinde, bakkallarda ve paylaşımlı işlerde çalışmışlar; böylece kendi içinde bütünlüklü ve işlevsel bir etno-dinsel topluluk oluşturmuşlardır. 1990’ların başlarına gelindiğinde, politik, kültürel ve inanç temelli topluluk merkezleri etrafında örgütlenmiş, bu merkezlerde düzenlenen politik ve kültürel etkinliklere katılmışlardır. Düğün, piknik vb. gibi hafta sonu etkinlikleri de toplumsal bütünlüğe katkı sunmuştur. Bu, daha geniş topluma entegre olmaktan ziyade, kendi içlerinde gelişen bir tür bütünleşmeydi. Bu durumu, “ayrışık bütünleşme” (segregated integration) olarak tanımlanmıştım (Cetin 2013); İngilizce yetersizliği ve diğer topluluklarla kültürel etkileşimin sınırlı olması bu sürecin altyapısını oluşturmuştur.
Ancak ikinci kuşak çocuklar için durum farklıydı. Burada “ikinci kuşaktan” kasıt, ilk kuşak Alevi ebeveynlerin Birleşik Krallık’ta doğmuş ya da burada eğitim almış çocuklarıdır. Bu çocuklar Britanya yaşam tarzını ve değerlerini deneyimlemişlerdir (Cetin, 2016). Okula giderek farklı geçmişlerden gelen insanlarla kaynaşmış, İngilizce öğrenmiş ve ebeveynleri kadar çalışmadan çabucak zengin olmanın hayalini kurmuşlardır. İkinci kuşak erkek gençler arasında yaşanan intihar vakaları, daha önce hiç karşılaşılmamış bir mesele olması nedeniyle toplumda tam anlamıyla bir şok etkisi yaratmıştır. Bir sonraki bölüm, bu gençlerin intihara sürüklenen yolculuklarını ele alacaktır.
İkinci Kuşak Alevi Erkek Gençlerin ‘İntihar Yoluyla Ölümü’
Bir dede (Alevi inanç önderi) ile yaptığım görüşmede, Aleviliğin hiçbir koşulda intihara izin vermediğini belirtti:
“Alevilikte intihar ve cinayet aynı şey olarak görülür. Bu, başka bir canlıyı öldürmekle eşdeğerdir. İntihar etmek, yetersizlik göstergesidir. Sana verilen bir hayatı geri almak için değil, yaşamak için verilmiştir.” (Dede, Londra)
“İntihar sonucu ölüm” fikri, intihar araştırmalarında kullanilan yeni bir perspektif olup, kişiyi suçlamak yerine bu sonuca götüren bireysel, toplumsal ve başka faktörleri anlamaya çalışan bir yaklaşımdır (Cetin 2022). İntihar üzerine araştırma yapmak oldukça hassas bir konudur; çünkü kişinin kendi motivasyonunu açıklayamayacak olması ve yakınlarının yaşadığı belirgin acı, bu süreci karmaşıklaştırır. Benim araştırmam, intihar yoluyla ölüm deneyimini anlamaya yönelikti; bu amaçla aile bireyleri, arkadaşlar ve geniş toplulukla konuştum. Uzun süre Londra cem evinde vakit geçirdim ve bazı cenaze törenlerine katıldım. Zamanla Aleviler benim bu konuyu araştırdığımı öğrendi ve benimle konuşmaya başladılar.
İntihar eden ikinci kuşak on bir genç hakkında, yalnızca ailelerinin izniyle, aile bireyleri ve arkadaşlarıyla görüşmeler yaptım. Ayrıca, intihar girişiminde bulunmuş üç genç Alevi erkekle de görüşmeler gerçekleştirdim. Bazıları hikâyelerini anlatabildikleri için rahatladıklarını ifade etti; çünkü çevrelerinde onları suçlayanların olduğunu hissediyorlardı. Görüşme yaptığım gençlerin kimliklerini korumak adına adlarını değiştirdim ve tanınmalarına yol açabilecek tüm detayları metinden çıkardım. Araştırmam, bu gençlerin hayatlarında ortak bazı özelliklerin bulunduğunu ve bunların onları intihara götüren süreci açıklamaya yardımcı olabileceğini ortaya koydu (bkz. tablo – *Tüm adlar anonimleştirilmiştir).
Bu faktörlerin ikinci kuşak Alevi erkek gençleri nasıl etkilediğini aşağıda açıklıyorum. Çoğu Alevi çocuk, ailelerinin okulda ve işte başarılı olma beklentilerini karşılamaya çalışırken, aynı zamanda kendileri için yabancı bir toplumda yollarını bulmaya çalıştı. İngilizce öğrenmeleri sayesinde çocuklar çoğu zaman resmi işlemlerde ailelerine tercümanlık yaptı; bazıları ise bu durumu bir güç kaynağı olarak kullanıp okul içi ve dışındaki gelişmeleri ailelerinden gizleyerek onları yanıltmaya başladı. Bu rol değişimi, intihar riski yüksek olan ve “gökkuşağı alt sınıfı”na (rainbow underclass) doğru aşağı yönlü bir sürece giren gençler için önemli bir etken oldu. Aşağıdaki alıntıda görüldüğü üzere, bir genç bu süreçte ailesi üzerinde nasıl güç kazandığını şu sözlerle ifade etti:
“Annemin imzasını taklit edip okula götürüyordum […] Bir gün eve geldiğimde, okuldan gelen bir mektup vardı: birkaç günlüğüne okuldan uzaklaştırıldığımı bildiriyordu. Anneme okulun bizi geziye götüreceğini, bunun için otuz pound gerektiğini söyledim. ‘Tamam’ dedi.”
(Burhan, Londra)
Çoğu Alevi çocuk ilkokulda başarılı olsa da, bazıları için ortaokul daha zorlu bir süreçti. Özellikle erkek öğrenciler açısından, okul başarısızlığının çok sayıda nedeni ve ciddi sonuçları vardı. Başarısız öğrencilere yönelik destek oldukça sınırlıydı ve aileleri de hem eğitim sistemini hem dili yeterince bilmedikleri için yardımcı olamıyordu. Okul ortamında, erkek çocuklar sıklıkla ırkçılık ve etnik gruplar arası gerilimlerle karşılaşıyor, korunmak için okul çetelerine katılıyor ve zamanla eğitimin adil ve ilerisi için umut vaat eden bir sistem olduğuna olan inançlarını yitiriyorlardı. Bu kopuş, onların okuldan ayrılmalarına ya da uzaklaştırılmalarına yol açıyordu. Özellikle erkek öğrenciler için, okul başarısızlığı “gökkuşağı alt sınıfı”na sürükleyen aşağı yönlü sürecin temel kırılma noktası haline gelebiliyordu.
Portes ve arkadaşları (2005), “gökkuşağı alt sınıfı”nı; eğitimde başarısızlık, etnik gruplar arası çatışma, çete faaliyetlerine katılım, erkeklik krizleri, sorunlu ailevi/kişisel ilişkiler ve intihar riski ile ilişkilendirmektedir. 19. yüzyıl sosyologlarından Émile Durkheim, İntihar başlıklı ünlü çalışmasında, toplumu entegrasyon (örneğin aile, eğitim, iş) ve regülasyon (örneğin hukuk, polis, ordu) kuvvetlerinin dengesiyle tanımlar. Bu dengenin bozulması, farklı intihar türlerine yol açabilecek bir istikrarsızlık yaratır. Regülasyonun yetersiz olduğu durumlarda, bireyde bir kopukluk ve anlamsızlık duygusu (anomi) gelişir ve bu durum “anomik intihar”a zemin hazırlar (Cetin 2016).
Alevi gençler açısından, dinsel kimlikleri yaşadıkları deneyimleri doğrudan etkilemektedir. Öğretmenler ve akranları, Türkiye’den geldikleri için onların Türk ve Sünni Müslüman olduğunu varsayar. Oysa Aleviler kendilerini “bir tür Müslüman” olarak tanımlar; ancak geleneksel İslami uygulamaları yerine getirmezler. Bu yanlış varsayım, diğer Müslüman öğrencilerle gerilim yaratmakta ve kimi zaman Alevi gençlerin zorbalığa maruz kalmasına neden olmaktadır (namaz, oruç gibi İslamin şartlarını yerine getirmelerini önermektelerdi) (Jenkins ve Cetin, 2018).
Alevi erkek çocukları, okulda başarısız olduklarında evde aileleriyle; okulda ise öğretmenleri ve akranlarıyla ırkçılık, etnik ve dinsel gerilimler nedeniyle çatışma yaşamaktadır. Bu da onların eğitime bir gelecek kapısı olarak duydukları saygıyı yitirmelerine neden olmaktadır. Bunun yerine, pahalı arabaları ve gösterişli yaşam tarzları olan çete üyelerinden etkilenmekte ve çete hayatını, yasal yollarla elde edemedikleri zenginlik, güç ve saygıya ulaşmanın bir yolu olarak görmeye başlamaktadırlar. Gerçekte ise çetelere katılımları düşük düzeyde kalmakta ve bu yol, hayalini kurdukları maddi refaha ulaşmalarını sağlamamaktadır. Bu da, yaşamlarının her alanında sıkışmışlık hissi doğuran bir anomik durum yaratmaktadır. Geleceğe dair hayallerin yıkılması ve/veya aileleri ya da kız arkadaşlarıyla ilişkilerinin bozulması, bu gençlerin intiharla sonuçlanan son kırılma noktasını oluşturabilmektedir.
İntiharların Topluluk Üzerindeki Daha Geniş Etkisi
İntiharların aileler ve toplum üzerindeki etkisi, anlaşılır biçimde, yıkıcı oldu. Bu intihar salgını karşısında oluşan panik ortamında, ebeveynler ve kız arkadaşlar, gençlerin ölümlerini önleyemedikleri için suçlandı. Bazı ebeveynler, çocukları için daha iyi bir yaşam kurma umuduyla geldikleri Birleşik Krallık’ta, onları intihar nedeniyle kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadı. Diğer bazı ebeveynler ise çocuklarının okula başladıktan sonra kendilerinden çok arkadaşlarını dinlemeye başladığını ifade etti. Örneğin bir baba şöyle demektedir:
“Biz Aleviler için üzücü olan, çocuklarımızı kötü bir çevreden koruyamamış olmamızdır. Bir aile olarak çocuklarımız üzerinde hiçbir etkimiz ya da kontrolümüz yok; çünkü çocuk okula gidiyor ve orada kötü şeyler yapmasını söyleyen birçok arkadaş ediniyor. O yaşta çocuk beni değil, onları dinliyor.” (Hasan, Londra’da yapılan görüşme)
Bu alıntı, ilk kuşağın daha ayrışık (segregated) bir toplumsal yapıya sahip olmasına karşın, “gökkuşağı alt sınıfı”na sürüklenen bu Alevi gençlerin, hem Alevi topluluğunun hem de Britanya toplumunun ana akımından uzaklaştıklarını ve yardımın erişemeyeceği bir noktaya geldiklerini göstermektedir.
Topluluk, yaşananları anlamlandırmak ve daha fazla kaybı önlemek amacıyla polis, sosyal hizmetler, hekimler ve diğer uzman kurumlarla iş birliğine gitti. Cem evi temsilcileri, Alevi gençlerinin dinlerini yeterince bilmemeleri nedeniyle olumsuz bir kimlik geliştirdiklerini ve bu nedenle çevreleri tarafından dışlandıklarını düşündüklerini ifade etti. Araştırmamın ortaya koyduğu bulgular temelinde, İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi (IAKM-C) yönetimi, çözüm arayışında Westminster Üniversitesi’nden destek istedi. Gençlerle yapılan görüşmelerde, okulda başka dinleri öğrendiklerini, ancak kimsenin Alevilik hakkında bilgi sahibi olmadığını söylediler. Birçoğu, Türkiye’de Aleviliğin bastırılması nedeniyle kendi inançlarını tarif edemediklerini belirtti; bu nedenle Alevilik derslerinin din eğitimi müfredatına dahil edilmesini talep ettiler.
Eğitimin, gençlerin “gökkuşağı alt sınıfı”na sürüklenmesinde bir dönüm noktası olduğu ve Alevi gençlerin okulda yaşadığı kopukluk göz önünde bulundurulduğunda, Alevilik dersleri, olumsuz bir kimliğin olumluya dönüştürülmesi için bir fırsat sundu (Jenkins & Cetin, 2018). Gerçekten de, Alevilik dersleri dönüştürücü bir etki yarattı; Alevi gençler okullarda daha fazla dahil olduklarını hissetti ve dinleri hakkında daha fazla bilgi edinmeleri, kimlikleriyle gurur duymalarını sağladı. İkinci kuşak genç erkekler arasındaki intiharların azalması doğrudan bu derslerle nedensel olarak ilişkilendirilemese de, bu süreç okullarda olumlu değişimlerin önünü açtı ve Aleviliğin bağımsız bir inanç olarak kabul görmesini artırdı.
Sonuç
İkinci kuşak erkek gençler arasında yaşanan intihar vakalarına yönelik sosyolojik incelemem, bu bireylerin intihardan önce karşı karşıya kaldıkları temel etkenleri ortaya koymuştur. Tüm vakalarda ortak olan faktör, eğitimde başarısızlıktı ve bu durum, onları “gökkuşağı alt sınıfı”na sürükleyen sürecin başlangıcını oluşturmuştur.
Bugün itibariyle, Birleşik Krallık’taki Alevi erkek gençler arasında bir intihar salgınından söz etmek mümkün değildir. Bu intihar vakaları, ebeveynlerin henüz Birleşik Krallık’a uyum sağlamakla meşgul olduğu ve çocuklarının yaşadığı baskılardan haberdar olmadıkları bir dönemde gerçekleşmiştir. Bugün, ilk kuşak ebeveynlerin çoğu artık büyükanne ve büyükbaba konumundadır; ikinci kuşak Aleviler ise, eğitim sistemi ve Britanya toplumu hakkında daha derin bir bilgiye sahip ebeveynler haline gelmiştir. Bu değişim, çocuklarıyla olan ilişkilerde daha güçlü bağlar kurulmasına ve ulusötesi ilişkilerin gelişmesine katkı sağlamıştır.
İntiharların tamamen sona erdiğini söylemek güç olsa da, önceki yıllara kıyasla belirgin bir azalma söz konusudur. Bunun yanı sıra, Alevi toplumu artık daha yerleşik bir yapı kazanmış; Alevilerin görünürlüğünü artırmaya ve yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik projelerde aktif biçimde yer almaktadır. Alevilik dersleri gibi girişimler ile 2021 Nüfus Sayımı’nda Aleviliğin tanınan bir din olarak yer alması, toplumun çokkültürlü bir yapının parçası olarak kendine duyduğu güveni ve aidiyet hissini güçlendirmiştir.
Kaynakça ve Ek Okumalar
Cetin, U. & Jenkins, C. (2024) British Alevi-Kurds: Politics, education, religion and integration strategies in the UK and their transnational impact. In: Arkilic, A. and Senay, B. (eds.) Routledge Handbook of Turkey’s Diasporas. London: Routledge
Cetin, U. 2020. Unregulated Desires: Anomie, the “Rainbow Underclass” and Second-generation Alevi Kurdish Gangs in London. Kurdish Studies. 8 (1), pp. 202-227. https://doi.org/10.1163/9789004700369_011
Cetin, U. (2017). Cosmopolitanism and the relevance of “zombie concepts”: The case of anomic suicide amongst Alevi Kurd youth. The British Journal of Sociology, 68(2), 145–166.
Cetin, U. (2016). Durkheim, ethnography and suicide: researching young male suicide in the transnational London Alevi-Kurdish community. Ethnography. 17 (2), pp. 250-277. https://doi.org/10.1177/146613811558658
Cetin, U. (2014). Anomic disaffection: A sociological study of youth suicide within the Alevi Kurdish community in London (Unpublished doctoral dissertation). University of Essex, United Kingdom
Durkheim, E. (1996) [1897]. Suicide: A Study in Sociology. (J. A. Spaulding & G. Simpson, translation.), London: Routledge.
Jenkins, C. and Cetin, U. (2018). “From a ‘sort of Muslim’ to ‘proud to be Alevi’: The Alevi religion and identity project combating the negative identity among second-generation Alevis in the UK”. In: Jenkins, C. et al. (eds) Contested Boundaries: Alevism as an Ethno-religious Identity. London: Routledge. Pp. 92-105.
Portes, A., Fernández-Kelly, P. & Haller, M. (2005). Segmented assimilation on the ground: The new second generation in early adulthood. Ethnic and Racial Studies, 28(6), 1000–1040.
Suicide Amongst Second-Generation Alevi Boys in the UK
The social context of Alevi people in the UK
Alevi migration to the UK in meaningful numbers dates back to the 1980s, post the military coup in Turkey, when many left the country to escape violence and torture under the junta regime. The number of migrants peaked in the late 1980s/ early 1900s when they arrived in the UK as political refugees. They came mainly from the rural areas of provinces such as Maraş, Sivas, Malatya, Kayseri, and Antep, which are renowned for the massacres and pogroms against Alevis. The main ‘push factors’ for Alevis to flee Turkey at this particular time include fear of further massacres associated with the rise of ultra-nationalist and Islamic fundamentalist groups and guerrilla warfare between the Kurdish Workers’ Party (Partiya Karkerên Kurdistanê, PKK) and the Turkish state. The main pull factors attracting them to the UK were the absence of a visa requirement, knowing someone already settled in London, and hopes of a better education and life for their children (Cetin and Jenkins, 2024).
The first generation Alevis lived in London boroughs such as Hackney, Haringey and Islington, working hard to create a life for their families and were free to practice their religion, which gave them a sense of pride. They established themselves as a self-contained and efficient ethno-religious community, living in the same neighbourhoods and social housing, working in textile factories, catering, corner shops and shared employment. By the early Nineties, they mobilised under political, cultural and religious community centres, attending weddings and cultural events organised by the community centres. This was a type of integration within itself rather than into mainstream society. This integration is described as ‘segregated integration’ (Cetin 2013), which was underpinned by a lack of English language fluency and little engagement with other communities culturally. However, the situation for their second-generation children was different. By second-generation, I mean children of first-generation parents who were either born in the UK or educated here, experiencing the British way of life and values (Cetin, 2016). They were going to school and integrating with others from diverse backgrounds, learning English and dreaming about getting rich quick without working as hard as their parents. The incidence of the second-generation boys killed by suicide was a complete shock to the community, as it had never been an issue before. The next section follows their journey towards a suicidal outcome.
The ‘deaths by suicide’ of second-generation Alevi boys
When I interviewed a dede (religious leader), he maintained that Alevism does not permit suicide under any circumstances:
“In Alevism, suicide and murder are treated as the same. It is equivalent to the killing of another living being. Committing suicide is a sign of not being capable. You are not given a life to take it away.” (Dede, in London).
The idea of death by suicide is a recent development which takes the opposite view and shifts blame away from the person taking their own life to understand the individual, social and other factors leading to this outcome (Cetin 2022). Researching suicide is a highly sensitive topic, and understanding what led to it is complicated by the person not being able to explain their motivation, and the obvious distress of those most affected. My research aimed to make sense of the experience of death by suicide through talking to family members, friends and the wider community. I spent time at the community centre and attended some of the funerals too. Gradually, Alevis were aware that I was researching this issue and would talk to me. I interviewed family members and friends of eleven of the second-generation boys who died by suicide, only doing so with their permission. I also conducted interviews with three Alevi young men who had attempted suicide. Some reported a sense of relief at being able to tell their stories, as they felt others were blaming them. I have protected the identities of the boys by changing their names and leaving out details that might result in their being recognised. My research identified similar characteristics in their lives, which might explain their journey towards death by suicide (see the table in picture *All the names have been anonymised)
I will explain how these factors impacted the second-generation Alevi boys. Most Alevi children made their way in an unfamiliar society whilst fulfilling their parents’ expectations of succeeding in school and work. Through learning English, children often interpreted for their parents in official settings, and some took advantage of this power over their parents to mislead them about what was happening in and outside of school. This role reversal was an important contributing factor for those who followed a downward spiral into the rainbow underclass with high suicide risk. One boy explained how he gained power over his parents, as the quote below shows, and it led to him losing respect for them:
“I used to fake my mum’s signature and return it to the school […] One day, I came home and there was a letter to inform my parents that I was expelled from the school for a few days. I told my mum that the school is taking us on a trip and I need to take thirty pounds with me. She said OK.” (Burhan, in London).
Most Alevi children succeeded in primary school, but some found secondary school more challenging. Underachievement at school had several causes and consequences, especially for boys. There was little support available for students who were underachieving, and their parents could not assist them because they lacked understanding of the education system and the language. In school, boys typically experienced racism and inter-ethnic tensions, often joining school gangs for protection, and gradually losing faith in education as a fair system. This disconnection contributed to them dropping out or being excluded from school. For boys in particular, underachievement could be the main tipping point prompting a downward spiral into the ‘rainbow underclass’.
Portes et al (2005) describe the ‘rainbow underclass’ as associated with underachievement, inter-ethnic conflict, involvement in gangs, a crisis of masculinities, troubled family/ personal relationships and risk of suicide. Durkheim, a C19th sociologist wrote his famous study Suicide in which he describes society as balanced by forces of integration (family, education, work, for example) and regulation (law, police, army etc) and when this balance is disturbed, it creates instability leading to different suicide outcomes depending on whether there is too much or too little regulation or integration. Anomic suicide occurs when there is too little regulation, giving rise to a sense of disconnection or anomie, which creates conditions in which suicides might occur (Cetin 2016). For Alevi youth, their religious identity significantly influences their experiences. Teachers and peers frequently assume they are Turkish and Sunni Muslims because they come from Turkey. This assumption generates tension with other Muslim students, as Alevis would describe themselves as “sort of Muslim” but without following traditional Muslim practices. Consequently, they were sometimes subjected to bullying (Jenkins and Cetin, 2018). Alevi boys experienced tensions at home if they were failing at school and tensions at school with teachers and peers due to racism, inter-ethnic and religious tensions, leading to a loss of respect for schools as a route to a better future. Instead, they were influenced by gang members having smart cars and lifestyles and began to see gang life as a better means of getting rich, achieving power over others and respect, not available to them through legal means. Realistically, their involvement in gangs was low level and would not fulfill their dreams of wealth, which generated an anomic situation where the boys felt trapped in all areas of their lives. The shattering of future dreams and/ or a breakdown in relationships with their family or girlfriends could be the final tipping point in their deaths by suicide.
The wider impact of the deaths by suicide on the community
Understandably, the impact of the deaths by suicide on families and the community was devastating. In the surrounding panic about this suicide pandemic, parents and girlfriends were blamed for not preventing the boys’ deaths by suicide. Some parents were distraught that they had come to the UK for a better life for their children and instead lost one to suicide. Other parents talked about how once their children went to school, they listened more to their friends than their parents. For example, one father said:
“It is sad that we Alevi people could not protect our children from a bad environment. We as a family do not have any influence or control over our children because the child goes to school and makes a lot of friends who tell him to do bad things. At that age, the child listens to them, not me.” (Hasan interview in London)
This quote reflects that, unlike the more segregated first generation, these Alevi boys drifting into the rainbow underclass, positioned themselves on the margins of both the Alevi community and mainstream British society and were beyond help.
The community liaised with police, social services, medical doctors and other professional services to make sense of what was happening and to prevent further losses. Representatives from the community centre felt that Alevi youth had a negative identity because they did not know much about their religion, and felt marginalised by others because of it. Based on my research, generating a greater understanding of why boys were being killed by suicide, the England Alevi Cultural Centre and Cemevi (IAKM-C) committee invited the University of Westminster to assist with finding solutions. Following discussions with young people, they said they learnt about other religions at school, but nobody knew about theirs. Many could not describe their religion because it was suppressed in Turkey, and they wanted Alevism lessons to be part of the religious education curriculum. With the importance of education as a tipping point into the rainbow underclass and the disconnection Alevis felt in school, the Alevism lessons presented an opportunity of transforming a negative identity into a positive one (Jenkins & Cetin, 2018). Indeed, the Alevism lessons proved transformative because Alevi youth felt more included in schools and understanding more about their religion made them prouder of their identity. The subsequent reduction of suicides of second-generation boys cannot be causally connected to the lessons but it achieved positive changes in schools, increasing the acceptance of Alevism as a distinct religion.
Conclusion
My sociological investigation into the deaths by suicide among second-generation boys has identified key factors these individuals faced prior to their suicides. A factor common to all cases was educational underachievement, which marked the beginning of their journey into the ‘rainbow underclass’. As of today, there is no suicide pandemic among Alevi boys in the UK. The deaths by suicide occurred at a time when parents were adjusting to life in the UK and were unaware of any pressures their children experienced. Most first-generation parents are grandparents now and the second generation of Alevis are now parents with a deeper understanding of education and British society. This shift has fostered stronger connections with their children and enhanced transnational relationships. While it is difficult to claim that the suicides have completely ceased, there is a significant decrease compared to previous years. Additionally, the Alevi community is more established and actively engaged in projects aimed at raising visibility and improving conditions for Alevis. Initiatives such as Alevism lessons and the inclusion of Alevism as a recognised religion in the 2021 Census have fostered a sense of pride and underscored the community’s value as members of a multicultural society.
Bibliography and Further Readings
Cetin, U. & Jenkins, C. (2024) British Alevi-Kurds: Politics, education, religion and integration strategies in the UK and their transnational impact. In: Arkilic, A. and Senay, B. (eds.) Routledge Handbook of Turkey’s Diasporas. London: Routledge
Cetin, U. 2020. Unregulated Desires: Anomie, the “Rainbow Underclass” and Second-generation Alevi Kurdish Gangs in London. Kurdish Studies. 8 (1), pp. 202-227. https://doi.org/10.1163/9789004700369_011
Cetin, U. (2017). Cosmopolitanism and the relevance of “zombie concepts”: The case of anomic suicide amongst Alevi Kurd youth. The British Journal of Sociology, 68(2), 145–166.
Cetin, U. (2016). Durkheim, ethnography and suicide: researching young male suicide in the transnational London Alevi-Kurdish community. Ethnography. 17 (2), pp. 250-277. https://doi.org/10.1177/146613811558658
Cetin, U. (2014). Anomic disaffection: A sociological study of youth suicide within the Alevi Kurdish community in London (Unpublished doctoral dissertation). University of Essex, United Kingdom
Durkheim, E. (1996) [1897]. Suicide: A Study in Sociology. (J. A. Spaulding & G. Simpson, translation.), London: Routledge.
Jenkins, C. and Cetin, U. (2018). “From a ‘sort of Muslim’ to ‘proud to be Alevi’: The Alevi religion and identity project combating the negative identity among second-generation Alevis in the UK”. In: Jenkins, C. et al. (eds) Contested Boundaries: Alevism as an Ethno-religious Identity. London: Routledge. Pp. 92-105.
Portes, A., Fernández-Kelly, P. & Haller, M. (2005). Segmented assimilation on the ground: The new second generation in early adulthood. Ethnic and Racial Studies, 28(6), 1000–1040.