Köy Cemevleri ve Ulusötesi Alevi Mekân Üretimi
* Bu maddenin aslı İngilizce yazılmıştır.
Bu madde, göçmenler tarafından inşa edilen kırsal cemevlerinin ortaya çıkışını ve taşıdığı anlamları göç, dinsel dönüşüm ve mekânsal siyaset tartışmaları çerçevesinde ele almaktadır. Bu cemevlerinin kolektif havalelerden nasıl ortaya çıktığını, Türkiye’deki dışlanmış kırsal coğrafyalarda Aleviliğin görünürlüğünü yeniden yapılandırmadaki rollerini ve diasporik kimlik ile topluluk sürekliliğinin mekânları olarak işlevlerini incelemektedir.Kavramsal Arka Plan: Göç, Havaleler ve Dinsel Mekân
Kırsal cemevlerinin ortaya çıkışı, Avrupa’da görünürlük, öznellik ve kurumsal gelişimin yeni biçimleriyle belirginleşen ve bunun sonucunda memleketteki dini ve mekânsal etkileşimleri de şekillendiren daha geniş çaplı diasporik Alevilik dönüşümü bağlamında ele alınmalıdır (Hanoğlu 2023; 2025). Diaspora topluluklarının kolektif çabalarıyla kırsal Alevi köylerinde cemevi inşası, modern Alevilik dönüşümünde dikkat çekici ve yeterince incelenmemiş bir gelişmeyi temsil etmektedir. Havale cemevleri olarak tanımlanan bu köy temelli ibadet ve toplanma mekânları, son birkaç on yılda artış göstermekle birlikte, yüksek göç veren Alevi köylerinde dinsel, mekânsal ve simgesel yaşamı dönüştürmektedir.
Hem diaspora cemevleri hem de göçmen havaleleriyle finanse edilen kırsal cemevleri tanınma ve görünürlük mücadelesiyle bağlantılı olmakla birlikte, ikincisi aynı zamanda memleketle simgesel ve maddi bir ‘yeniden’ bağ kurmayı da temsil etmektedir. Bu cemevleri, devlet kurumları ya da yerel yönetimler tarafından değil; diasporadaki köy derneklerinin ve akrabalık temelli dayanışma ağlarının oluşturduğu ulusötesi ağlar aracılığıyla finanse edilmektedir. Bu şekilde, ritüel, bellek ve fiziki mekân aracılığıyla diasporayla köyü birbirine bağlayan translokal bir altyapı oluşturmaktadırlar.
Bu analiz, Londra’daki Aleviler ve onların Maraş’ın Afşin–Elbistan bölgesindeki köylerinde yürütülen etnografik araştırmaya dayanmaktadır; bu bölgede cemevleri giderek artan biçimde göçmenler tarafından toplanan fonlarla inşa edilmektedir. Köy cemevlerinin ortaya çıkışı, kolektif havalelere yönelik artan bir eğilimi yansıtmaktadır. Britanya’ya Alevi göçü büyük ölçüde zincirleme göçle—çoğu zaman tüm geniş ailelerin katılmasıyla—şekillendiği için, birçok göçmenin köyde bireysel havale gönderebileceği yakın akrabası kalmamıştır. Bunun yerine, kamuya ve topluluğa yönelik projeleri finanse etmek amacıyla, başta cemevi inşası olmak üzere, kolektif havaleler örgütlenmiştir.
Kolektif Havaleler ve Köyde Cemevi Yapımı
Maraş’ın yüksek göç veren Alevi köylerinde cemevlerinin inşası, genellikle diasporada yerleşik memleket dernekleri aracılığıyla göçmenler tarafından kolektif biçimde toplanan havalelerle mümkün hâle gelmiştir. Akrabalık ve köy temelli ilişkiler etrafında kurulan bu dernekler, kampanyaların örgütlenmesi, bağışların toplanması ve inşaat süreçlerinin koordinasyonu gibi işlevlerde merkezi bir rol oynamaktadır. Aile üyelerine gönderilen bireysel den farklı olarak kolektif havaleler topluluk yararına kullanılmakta ve hem diaspora içindeki sosyal bağları hem de göçmenlerle geldikleri köyler arasındaki ilişkileri güçlendirmektedir.
Britanya’daki Aleviler için köylerindeki cemevinin inşasına katkıda bulunmak son derece kıymetli bir eylemdir. Araştırmaya katılan birçok kişi yaptığı bağışları gururla hatırlamakta ve bu katkıyı ahlaki ve manevi bir sorumluluk olarak görmektedir. Bu noktada cenaze boyutu belirleyici bir rol oynamaktadır: Göçmen Aleviler büyük çoğunlukla köylerinde defnedilmek istemekte ve Alevi inanç ritüellerine uygun cenazelerin gerçekleştirilebilmesi için cemevi temel bir ihtiyaç olarak öne çıkmaktadır. Bu uygulamalar, ölüm ve anma ritüelleri aracılığıyla diaspora ile memleket arasında kalıcı bir ulusötesi altyapı oluşturmaktadır.
Cemevi inşası, göçmen köy topluluklarının sıklıkla üstlendiği ilk kolektif projelerden biridir. Pek çok durumda bu yatırımın ardından aile evlerinin yeniden inşası gelir ve bu, yalnızca bireylerin değil, topluluğun da dini ve kültürel bir kolektif olarak geri dönüşünü simgeler. Bu girişimler genellikle devlet kurumlarıyla iş birliğini içermemektedir. Özellikle Britanya’daki Alevi nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Kürt Aleviler için, tarihsel dışlanma ve şiddet deneyimlerinin şekillendirdiği devlet otoriteleriyle sorunlu ilişkiler, bu tür projelerin devlet desteğinden bağımsız olarak hayata geçirilmesi anlamına gelmektedir.
Bu kolektif havaleler yalnızca maddi transferler olarak değil, toplumsal ve manevi birer yatırım biçimi olarak anlaşılmalıdır. Diasporadan gelen bu dinsel sermaye akışı, inşa edilen mekânda somutlaşmakta; duygusal, ahlaki ve politik anlamlar taşımaktadır. Bu yönüyle havale cemevleri yalnızca mimari yapılar değil; Alevi kimliğini, hafızasını ve aidiyetini mekânda pekiştiren toplumsal projelerdir.
Görünürlük, Tanınma ve Mekânsal Siyaset
Kolektif havaleler yoluyla kırsal cemevlerinin inşası, yalnızca Alevi köylerinin fiziki dönüşümünü değil, aynı zamanda daha geniş bir görünürlük ve tanınma siyasetini de yansıtmaktadır. Türkiye’de Aleviler, kuşaklar boyunca inançlarını gizlilik içinde yaşamak zorunda kalmışlardır. Alevi olarak kamusal alanda kimlik beyanında bulunmak, marjinalleşme ya da şiddet riski taşımış ve Alevi topluluklarının herhangi bir resmî dini altyapısı bulunmamıştır. Bu bağlamda, köylerde topluluk ve ibadet için özel olarak inşa edilen cemevlerinin ortaya çıkışı, bir zamanlar gizlenmiş olan Alevi varlığının görünür bir şekilde beyan edilmesini ifade etmektedir.
Alevi kimliğinin bir zamanlar görünmez olduğu bu mekânlarda, cemevleri kimliğin etkin beyanları hâline gelmektedir. Bu dönüşüm, hem bir kimlik canlanmasını hem de diaspora havalelerinden güç alan Alevi köylülerin, inşa edilmiş çevreyi toplumsal ve manevi değerlerini yansıtacak şekilde yeniden biçimlendirdikleri bir mekânsal siyaset değişimini ifade etmektedir.
Fiilî meşruiyetine ve yaygınlaşmasına rağmen cemevleri, ibadet yeri olarak resmî olarak tanınmamaktadır. Bu yasal ve politik ortamda yol alabilmek için birçok kırsal cemevi, köy konağı, halk evi veya dernek gibi seküler tanımlar altında kayıt altına alınmaktadır. Bu strateji, toplulukların bürokratik engellerden kaçınarak binaları işlevsel cemevleri olarak kullanmaya devam etmelerini mümkün kılmaktadır (Salman 2015).
Görünürlük ile tanınma arasındaki bu gerilim, Türkiye’de Aleviliğin hâlâ tartışmalı olan statüsünü gözler önüne serer. Avrupa’da diaspora Alevileri çeşitli düzeylerde tanınma elde etmiş olsa da, Türkiye devletinin ibadet mekânlarını tanımayı reddetmesi Alevi topluluklarını alternatif stratejiler geliştirmeye zorlamaktadır (Hanoğlu 2025). Havale cemevleri, maddi olarak görünür olsalar da, resmî inkâr alanında varlık göstermeyi sürdürmek zorundadır. Bu yönüyle, yalnızca inanç ve hafızanın ifadesi değil, aynı zamanda dinsel dışlanma ve mekânsal marjinalleşmeye karşı sessiz direniş biçimlerini de temsil ederler.
Ulusötesi Pratikler ve Ritüel Bağlılık
Göçmenler tarafından inşa edilen kırsal cemevleri yalnızca transnasyonal bağlar aracılığıyla kurulmamakta; aynı zamanda bu bağlar üzerinden sürdürülebilmekte, ritüeller yoluyla etkinleştirilmekte ve anlam kazanmaktadır. Bu cemevlerinin temel işlevlerinden biri cenaze hizmetlerini kolaylaştırmaktır—özellikle de cenazesi diasporadan getirilerek köylerinde defnedilen topluluk üyeleri için. Bu durum, diaspora Alevileri arasında yaygın bir uygulamaya dönüşmüştür; köyle kurulan duygusal ve simgesel bağlar çoğu zaman ölüm anında yeniden teyit edilmektedir. Bu bağlamda köy cemevleri, ulusötesi bir cenaze altyapısının “karşılayan” tarafı işlevini görür. Bu altyapının “gönderen” tarafını ise çoğu zaman Londra Cemevi gibi diaspora cemevleri oluşturur; söz konusu kurumlar, cenazelerin dönüş sürecinin örgütlenmesinde kilit rol oynar. Bu eşgüdümlü düzenlemeler, Alevi topluluklarının inanç ritüellerini sınırlar ötesinde sürdürmelerine olanak tanır ve aidiyet ile devamlılığın güçlü bir ifadesini oluşturur. Zirh’ın (2012) da belirttiği gibi, bu tür ritüeller, ulusal sınırları aşan bir transnasyonal/ulusötesi topluluk-inşası biçimini temsil eder.
Kırsal cemevlerinin kullanımı büyük ölçüde mevsimseldir. Afşin–Elbistan bölgesindeki Alevi köylerinin çoğu kış aylarında neredeyse tamamen boşalır; yalnızca birkaç yaşlı sakin kalır. Ancak yaz aylarında göçmenlerin köylere dönmesiyle birlikte yaşam canlanır. Tam da bu dönemde cemevlerinde cemler, kırk lokmaları, anma etkinlikleri ve başka toplantılar düzenlenir. Bazı durumlarda düğünler ve diğer kutlamalar da burada gerçekleştirilir; böylece bu yapılar çok işlevli toplumsal mekânlar hâline gelir. Bu çok işlevlilik, kırsal cemevlerini diaspora cemevlerinden ayıran önemli bir özelliktir. Örneğin düğünler köy cemevlerinde zaman zaman yapılırken, diasporadaki cemevlerinde, örneğin Londra Cemevi gibi, bu tür etkinlikler genellikle düzenlenmez; çünkü bu mekânlarda Aleviliğin simgesel ve görsel sunumu daha resmî ve yapılandırılmış bir çerçevede gerçekleşir. Bu fark, köy cemevlerinin mevsimsel döngülere ve geri dönen göçmenlerin pratik ihtiyaçlarına göre şekillenebilme esnekliğini yansıtır; buna karşın bu yapılar, diaspora dinselliğinin ve toplumsal yaşamının sahnelendiği temel mekânlar olmaya da devam eder.
Ayrıca, göçmen köylüler ile Elbistan Cemevi’nin ortaklaşa düzenlediği Köseyahya Köy Festivali gibi büyük ölçekli etkinlikler, köy cemevlerinin daha geniş bir kurumsal destek ağı içinde nasıl işlediğini ortaya koymaktadır. Etkinliğin finansmanı göçmenler tarafından sağlanmakta, yemek hizmeti ve lojistik dâhil olmak üzere çeşitli hizmetler ise merkez cemevi tarafından sunulmaktadır. Bu etkinlikler, transyerel dayanışmaları pekiştirmekte ve kuşaklar ile coğrafyalar arasında kurumsal bağların sürdürülmesini sağlamaktadır.
Diasporik Mekân Kurma Pratiği Olarak Köy Cemevleri
Havale cemevleri, köy yaşamının dinsel kurumsallaşmasından daha fazlasını temsil eder; göçmenlerin memleketi nasıl hayal ettikleri, ona nasıl döndükleri ve onu nasıl yeniden şekillendirdikleriyle yakından ilgilidir. Bu mekânların inşasına ve sürdürülebilirliğine katkı sunan diasporik Aleviler, bir zamanlar ihmal edilmiş, görünmezleştirilmiş ve marjinalleştirilmiş olan kırsal Alevi coğrafyalarının dönüşümüne aktif biçimde katılmaktadır. Bu binalar, geri dönen göçmenlerin köyü bir kimlik, hafıza ve aidiyet mekânı olarak yeniden kodladığı diasporik mekân-üretiminin temel bileşenlerindendir.
Köylerdeki birçok cemevi yılın büyük bölümünde kapalı kalmakta, yalnızca yaz aylarında göçmenlerin dönüşüyle açılmaktadır. Bu mevsimsel döngü içinde cemevleri, köyle duygusal, ritüel ve simgesel bağlarını sürdüren göçmenler tarafından inşa edilen, finanse edilen ve kullanılan “göçmen mekânları” olarak işlev görmektedir. Bu mekânların varlığı, demografik olarak seyrelmiş olsa da, bu köylerin hâlâ toplumsal ve manevi yaşamın etkin alanları olarak varlığını sürdürdüğünü ve bunun ulusaşırı ve döngüsel bir temelde gerçekleştiğini teyit etmektedir.
Kırsal cemevlerinin bu zamansal ve mekânsal özgüllüğü, onları yıl boyunca aktif olan diaspora cemevlerinden ayırır. Diaspora cemevleri çoğu zaman toplumsal hizmetlerin, siyasal etkinliklerin ve ritüel pratiklerin merkezi olarak çalışırken; kırsal cemevleri maneviyatın sürekliliğini yeniden kurma ve geri dönüşü mekânsallaştırma rolünü üstlenir. Bu ayrım, göç ve dönüş bağlamlarında yerin işlevi ve anlamı bakımından farklılaşan yönelimleri yansıtır.
Bu açıdan bakıldığında kırsal cemevlerinin inşası, daha geniş bir simgesel geri dönüş sürecinin parçası olarak yorumlanabilir. Bu yapılara yatırım yapan göçmenler yalnızca bir ibadet mekânı kurmamaktadır; aynı zamanda artık tam zamanlı yaşamasalar da ait oldukları köy topluluğundaki yerlerini yeniden teyit etmektedirler. Bu yatırım, birçokları için aidiyet duygusunu sürdürmenin, ahlaki bir meşruiyet iddiasında bulunmanın ve kuşaklar arası sürekliliği sağlamanın bir yolu olmaktadır. Böylece cemevi, diasporik aidiyetin ve kuşaklar arası hafızanın üretimindeki merkezi bir düğüme dönüşmektedir.
Sonuç
Göçmenler tarafından inşa edilen kırsal cemevleri, dinsel süreklilik, diasporik dönüş ve mekânsal dönüşümün kesişiminde yer almaktadır. Alevi göçmenlerin kolektif çabalarıyla ortaya çıkan bu yapılar, yalnızca işlevsel ibadet mekânları değil; aynı zamanda aidiyetin, direnişin ve ulusötesi dayanışmanın simgeleridir. Alevi ibadet mekânlarının resmî tanınmasının hâlen reddedildiği bir bağlamda, tarihsel olarak dışlanmış köylerde cemevlerinin ortaya çıkışı, sessiz ama güçlü bir görünürlük ve özneleşme biçimini ifade etmektedir.
Bu cemevleri, Türkiye’nin kırsal alanlarında Aleviliğin özel alandan kamusal alana taşınışını yansıtır. Kolektif havalelerle finanse edilen ve diaspora topluluklarının deneyimleriyle şekillenen bu yapılar, mevsimsel ama kalıcı birer ritüel, hafıza ve dönüş mekânı olarak işler. Hem dinsel kurum hem de diasporik proje olarak taşıdıkları ikili karakter, göçmen toplulukların geldikleri yerlerin fiziksel ve simgesel manzarasını nasıl dönüştürdüklerine dair önemli ipuçları sunar.
Sonuç olarak, havale cemevleri, göçün memleketle bağı koparmadığını; aksine, dinsel özneleşme biçimleri ve mekânsal ifade olanakları yarattığını örneklemektedir. Bu yapılar, ritüel pratiklerin sürdürülmesini, kuşaklar arası sürekliliğin sağlanmasını ve topluluk varlığının yeniden inşa edilmesini mümkün kılarak, diaspora Alevilerinin köyü kimlik, sahiplenme ve dönüş mekânı olarak yeniden inşa etme biçimlerini somutlaştırmaktadır.
*Bu madde, yazarın özgün araştırma makalesinden uyarlanmıştır:
Hanoğlu, Hayal. 2024. “Migration, Collective Remittances and Religion: The Growth of Alevi Worship Places (Cemevi) in the Rural Homeland” [“Göç, Kolektif Havaleler ve Din: Kırsal Memlekette Alevi İbadet Mekânlarının (Cemevi) Büyümesi”]. Ethnic and Racial Studies, 47 (10): 2288–2309. https://doi.org/10.1080/01419870.2023.2268688.
Kaynakça & İleri Okumalar
Hanoğlu, Hayal. 2023. ‘From “Yol” to Diasporic Alevism: Migration and Religious Change among Alevis in Britain’. British Journal of Middle Eastern Studies 50 (4): 983–1001. https://doi.org/10.1080/13530194.2022.2052802.
———. 2024. ‘Migration, Collective Remittances and Religion: The Growth of Alevi Worship Places (Cemevi) in the Rural Homeland’. Ethnic and Racial Studies 47 (10): 2288–2309. https://doi.org/10.1080/01419870.2023.2268688.
———. 2025. ‘Transnational Alevism: Shaping Identity, Community and Recognition Across Borders’. In Beyond 100 Years: Republic of Turkey and Its Unresolved Issues, edited by Pinar Dinc and Olga S. Hunler. Singapore: Palgrave Macmillan.
Salman, Cemal. 2015. ‘Space As An Identity Struggle And Intervention Symbol At Urban Areas: Djemevis In Turkey’. Humanities and Social Sciences Review 4 (1): 305–14.
Zirh, Besim Can. 2012. ‘Following the Dead beyond the “Nation”: A Map for Transnational Alevi Funerary Routes from Europe to Turkey’. Ethnic and Racial Studies 35 (10): 1758–74.
Village Cemevis and Transnational Alevi Placemaking
Conceptual Background: Migration, Remittances and Religious Space
The emergence of rural cemevis must be situated within the broader diasporic transformation of Alevism—marked by new forms of visibility, subjectivity, and institutional development in Europe—which has, in turn, shaped religious and spatial engagements in the homeland (Hanoğlu 2023; 2025). The construction of cemevis in rural Alevi villages through the collective efforts of diaspora communities represents a striking and underexplored development in the contemporary transformation of Alevism. These village-based worship and gathering spaces—referred as remittance cemevis—have proliferated in recent decades, reshaping the religious, spatial, and symbolic life of high-emigration Alevi villages in Turkey.
Although both diaspora cemevis and rural cemevis funded by migrant remittances are connected to struggles for recognition and visibility, the latter also represent a symbolic and material reconnection with the homeland. Their financing comes not from state institutions or local authorities, but from transnational networks of Alevi village associations and kin-based solidarity within the diaspora. In this way, they constitute a translocal infrastructure that links diaspora and village through ritual, memory, and physical space.
This analysis draws on ethnographic research conducted among Alevis in London and in their villages in the Afşin–Elbistan region of Maraş, where cemevis have increasingly been built with funds raised by migrants. The emergence of village cemevis reflects a growing tendency towards collective remittances. As Alevi migration to the UK was largely shaped by chain migration—often involving the relocation of entire extended families—many migrants no longer had immediate relatives in the village to send individual remittances to. Instead, collective remittances were organised to fund public and communal projects, foremost among them the construction of cemevis.
Collective Remittances and the Making of Cemevi in the Village
In the high-emigration Alevi villages of Maraş, the building of cemevis has been made possible through collective remittances—funds raised collaboratively by migrants, typically via hometown associations based in diaspora. These associations, formed along kinship and village lines, play a central role in organising campaigns, collecting donations, and coordinating construction processes. Unlike individual remittances directed to family members, collective remittances serve communal ends, reinforcing social bonds both within the diaspora and between migrants and their villages of origin.
For British Alevis, contributing to the construction of their village cemevi is a deeply valued act. Many participants in the study proudly recalled their donations and viewed their contribution as a moral and spiritual duty. The funerary dimension plays a significant role here: most migrant Alevis have a strong desire to be buried in their village, and the cemevi is essential for enabling funerals in accordance with Alevi religious customs. These practices create a lasting transnational infrastructure that connects diaspora and homeland through the rituals of death and remembrance.
The building of a cemevi is often one of the first collective projects undertaken by a migrant village community. In many cases, this investment is followed by the rebuilding of family houses, and symbolises the return not only of individuals but of the community as a religious and cultural collective. These initiatives have generally not involved collaboration with state institutions. For Kurdish Alevis in particular, who constitute the majority of the British Alevi population, a conflicted relationship with governmental authorities—shaped by historical experiences of exclusion and violence—has meant that such projects are carried out independently of state support.
These collective remittances are best understood not merely as financial transactions, but as acts of communal and spiritual investment. They represent flows of religious capital from the diaspora that materialise in built space while carrying emotional, moral, and political meaning. As such, remittance cemevis are not only architectural structures but social projects that consolidate Alevi identity, memory and belonging in place.
Visibility, Recognition and Spatial Politics
The construction of rural cemevis through collective remittances reflects not only the material transformation of Alevi villages but also a broader politics of visibility and recognition. For generations, Alevis in Turkey were forced to practise their faith in secrecy. Public identification as Alevi carried the risk of marginalisation or violence, and Alevi communities lacked any formal religious infrastructure. In this context, the emergence of cemevis as purpose-built communal and worship spaces in villages marks a visible assertion of Alevi presence where it was once concealed.
In these spaces where Alevi identity was once invisible, cemevis become active declarations of identity. This transformation represents both an identity revival and a shift in spatial politics, in which Alevi villagers, empowered by diaspora remittances, reshape the built environment to reflect their communal and spiritual values.
Despite their de facto legitimacy and proliferation, cemevis are not officially recognised as places of worship. To navigate this legal and political landscape, many rural cemevis are registered under secular designations such as köy konağı (village mansion), halk evi (people’s house), or dernek (association). This strategy enables communities to avoid bureaucratic obstruction while continuing to use the buildings as fully functioning cemevis (Salman 2015).
This tension between visibility and recognition underscores the contested status of Alevism in Turkey. While diaspora Alevis have achieved varying degrees of recognition in European contexts, the Turkish state’s refusal to recognise their places of worship forces Alevi communities to seek alternative strategies (Hanoğlu 2025). The remittance cemevis, although materially prominent, must therefore continue to navigate a space of official denial. In this way, they represent not only acts of faith and memory but also quiet forms of resistance to religious exclusion and spatial marginalisation.
Transnational Practices and Ritual Connectivity
Rural cemevis built by migrants are not only constructed through transnational ties—they are also maintained, activated, and imbued with meaning through transnational ritual practices. A central function of these cemevis is to facilitate funeral services, particularly for deceased community members whose bodies are repatriated from the diaspora for burial in their ancestral villages. This has become a widespread practice among diaspora Alevis, whose emotional and symbolic connection to the village is often reaffirmed in death. In this context, village cemevis serve as the ‘receiving end’ of a transnational funerary infrastructure. The corresponding ‘sending end’ is often a diaspora cemevi, such as the London Cemevi, which plays a key role in organising the return of the deceased. These coordinated arrangements allow Alevi communities to uphold their religious customs across borders and constitute a significant expression of continuity and belonging. As Zirh (2012) has argued, such rituals represent a form of transnational community-making that defies national boundaries.
The usage of rural cemevis is largely seasonal. Most Alevi villages in the Afşin–Elbistan region are almost entirely depopulated in winter, inhabited only by a small number of elderly residents. During the summer, however, villages come alive with returning migrants. It is during this time that cemevis host cem gatherings, kırk (forty) meals, commemorations, and other events. In some cases, they also accommodate weddings and other celebrations, marking them as multifunctional communal spaces. This multifunctionality distinguishes rural cemevis from their diaspora counterparts. For example, while weddings are sometimes held in village cemevis, they are generally not hosted at diaspora cemevis, such as the London Cemevi, where the symbolic and visual presentation of Alevism is more formalised and structured. This difference reflects the adaptive nature of village cemevis, which respond to the seasonal rhythms and practical needs of returning migrants, while still serving as key sites for the enactment of diasporic religious and social life.
Moreover, large-scale events such as the Köseyahya Village Festival—organised collaboratively by emigrant villagers and the Elbistan Cemevi—illustrate how village cemevis operate within a wider network of institutional support. Migrants finance the event, and services are provided by the central cemevi, including catering and logistics. These events reinforce translocal solidarities and sustain institutional links across generations and geographies.
Village Cemevis as Diasporic Place-Making
Remittance cemevis represent more than the religious institutionalisation of village life—they are central to how migrants imagine, return to, and reshape the ancestral homeland. Through their contributions to the construction and maintenance of these spaces, diasporic Alevis actively participate in the transformation of rural Alevi geographies in Turkey that were once marked by neglect, invisibility and marginalisation. These buildings are therefore key components of diasporic place-making, in which returning migrants re-inscribe the village as a site of identity, memory, and belonging.
Many of the cemevis in the villages remain locked and unused for much of the year, only opening in summer when migrants return. In this seasonal rhythm, cemevis function as ‘migrant spaces’—built, financed, and inhabited by those who remain emotionally, ritually, and symbolically tied to it. Their presence affirms that these villages, though demographically thinned, remain active sites of social and spiritual life, albeit on a transnational and cyclical basis.
The temporal and spatial specificity of rural cemevis also marks them as distinct from diaspora cemevis, which operate year-round as centres for community services, political activity, and ritual performance. Whereas diaspora cemevis are often tasked with representing Alevism publicly, rural cemevis perform the role of restoring spiritual continuity and grounding return. This distinction reflects the different functions and meanings attached to place in contexts of migration and return.
In this regard, the building of rural cemevis can be interpreted as part of a broader process of symbolic repatriation. Migrants who invest in these buildings are not simply constructing a religious space; they are also reaffirming their place in a village community they may no longer inhabit full-time. For many, this investment allows them to maintain a sense of rootedness, claim moral authority, and establish continuity between generations. The cemevi thus becomes a central node in the production of diasporic belonging and intergenerational memory.
Conclusion
Rural cemevis built by migrants stand at the intersection of religious continuity, diasporic return, and spatial transformation. Emerging from the collective efforts of Alevi migrants, these structures are not only functional religious spaces but also symbols of belonging, resistance, and transnational solidarity. In a context where official recognition of Alevi places of worship remains denied, the appearance of cemevis in historically marginalised villages signifies a quiet but potent form of visibility and self-assertion.
These cemevis reflect a shift from private to public expressions of Alevism in the rural Turkey. Financed through collective remittances and shaped by the lived experiences of diaspora communities, they operate as seasonal yet enduring sites of ritual, memory, and return. Their dual character—as both religious institutions and diasporic projects—offers insight into how migrant communities shape the physical and symbolic landscapes of their places of origin.
Ultimately, remittance cemevis exemplify how migration does not sever ties with the homeland but instead enables new forms of religious agency and spatial articulation. In sustaining ritual practices, facilitating intergenerational continuity, and asserting communal presence, these buildings materialise the ways in which diaspora Alevis continue to remake the village as a space of identity, care, and return.
*This entry is adapted from the author’s original research article:
Hanoğlu, Hayal. 2024. “Migration, Collective Remittances and Religion: The Growth of Alevi Worship Places (Cemevi) in the Rural Homeland.” Ethnic and Racial Studies, 47 (10): 2288–2309. https://doi.org/10.1080/01419870.2023.2268688.
References & Further Readings
Hanoğlu, Hayal. 2023. ‘From “Yol” to Diasporic Alevism: Migration and Religious Change among Alevis in Britain’. British Journal of Middle Eastern Studies 50 (4): 983–1001. https://doi.org/10.1080/13530194.2022.2052802.
———. 2024. ‘Migration, Collective Remittances and Religion: The Growth of Alevi Worship Places (Cemevi) in the Rural Homeland’. Ethnic and Racial Studies 47 (10): 2288–2309. https://doi.org/10.1080/01419870.2023.2268688.
———. 2025. ‘Transnational Alevism: Shaping Identity, Community and Recognition Across Borders’. In Beyond 100 Years: Republic of Turkey and Its Unresolved Issues, edited by Pinar Dinc and Olga S. Hunler. Singapore: Palgrave Macmillan.
Salman, Cemal. 2015. ‘Space As An Identity Struggle And Intervention Symbol At Urban Areas: Djemevis In Turkey’. Humanities and Social Sciences Review 4 (1): 305–14.
Zirh, Besim Can. 2012. ‘Following the Dead beyond the “Nation”: A Map for Transnational Alevi Funerary Routes from Europe to Turkey’. Ethnic and Racial Studies 35 (10): 1758–74.