Ağuiçen/Ağuçan

Date Published: July 2, 2025
Özet
Anadolu’daki en tanınmış Alevi ocaklarından biridir. İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu içine alan geniş coğrafi yayılımı ve özellikle Dersim bölgesinde mürşit ocağı olarak kabul edilmesiyle öne çıkar. Tarihsel olarak Irak menşeli Vefai tarikatı ile bağlantılı Alevi ocakları arasındadır. Ocağın soyu İmam Zeynel Abidin’e dayandırılır.

“Ağuiçen/Ağuçan” isminin kökeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, konuyla ilgili geleneksel anlatıya göre ocağın kurucuları dört kardeştir. Bunlardan biri, Köse Seyit, evlenmemiş ve mücerret olarak yaşamıştır. Bugünkü ocak kollarının diğer üç kardeşin soyundan geldiği rivayet edilir. Halk arasında yaygın olan bir efsaneye göre, en küçük kardeş Seyyid Mençek, dönemin sultanı huzurunda keramet göstererek bir tas zehir içmiş ve içtiği zehri parmağının ucundan bal olarak çıkarmıştır; bu nedenle kendisine “zehir içen” anlamına gelen Ağuiçen/Ağuçan lakabı verilmiştir. Alternatif bir sözlü anlatımda ise ocağın kökeni, Hacı Bektaş’ın halifesi Karadonlu Can Baba’ya dayandırılır. Velâyetnâme‘de Karadonlu Can Baba’nın da benzer bir mucize gerçekleştirdiği anlatılır. Bu ikinci anlatı, özellikle 19. yüzyılda Bektaşiliğin Çelebi kolunun Kızılbaş-Alevi toplulukları üzerindeki etkisinin artmasıyla birlikte, doğu Anadolu’daki bazı dede ocaklarının Bektaşi menakıbnamelerinde geçen kimi şahsiyetlerle ilişkilendirilmesi eğiliminin bir yansımasıdır.

Ağuiçen Ocağı’nın tarihî merkezleri, Fırat Nehri’nin doğu ve kuzey kesimlerinde yer alır. Bunlar arasında en önemlilerinden biri, Elazığ ilinin Merkez ilçesine bağlı Sün köyüdür; ocağın kurucu kardeşlerinden en büyüğü olan Koca Seyit’in burada gömülü olduğuna inanılır. Bu köyde Ağuiçen ocağına mensup dede ailelerinin varlığı, 17. yüzyıl başlarına kadar ocağın kendi özel arşivindeki belgeler ışığında izlenebilmektedir. Diğer üç kardeş daha sonra, Tunceli’nin Çemişgezek ilçesindeki Ulukale köyüne göç etmişlerdir. Bunlardan Köse Seyit ve Seyit Mençek ömürlerinin sonuna kadar Ulukale’de yaşamıştır; köy yakınındaki bir yatır günümüzde halen bu iki kardeşe atfen ziyaret edilmektedir. Üçüncü kardeş Mir Seyyid ise Ulukale’den ayrılarak Hozat ilçesindeki Bargıni (günümüzde Karabakır) köyüne yerleşmiştir.  Buradaki Ağuiçen Türbesi muhtemelen ona aittir.

19. ve 20. yüzyıllarda, Ağuiçen Ocağı’nın bazı kolları Elazığ ve Tunceli’deki tarihî merkezlerinden Anadolu’nun farklı bölgelerine yayılmıştır. Ağuiçenli dedelerin bu yayılımı, daha önce batıya ya da güneye göç etmiş olan talip topluluklarının daveti üzerine gerçekleşmiş görünüyor. Ocağın Adıyaman (merkeze bağlı Börgenek ve Çelikan ilçesine bağlı Bulam köylerinde), Maraş (Elbistan-Kantarma köyündeki Sinemilli ocağı talipleri arasında), Amasya (Göynücek ilçesi, Şarklı ve Tencirli köylerinde) ve Malatya’da (Yeşilyurt ilçesi, Kırlangıç köyünde) yaşayan kolları bu dönemde ilgili bölgelere yerleşmişlerdir. Bu ocak kollarının Elazığ ve Tunceli’den göç ettikleri bilgisi, söz konusu bölgelerde yaşayan Ağuiçenli dedelerin kolektif hafızasında hâlen canlı bir şekilde yer almaktadır. Ayrıca Diyarbakır’ın Sur ilçesine bağlı Nahırkıracı (günümüzde Şarabi) köyünde Ağuiçen ocağına mensup dedelerin yaşadığı bilinmektedir, ancak bu Ağuiçen kolunun ilgili bölgeye ne zaman yerleştiği hakkında bir bilgi elimizde bulunmamaktadır. Benzer şekilde Erzincan ve Sivas yörelerinde de Ağuçenli dedelerin ve talip gruplarının bulunduğu bilinse de, bu kollar ve tarihleri hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Diyarbakır kolu olası bir istisna olmak üzere, Ağuiçen ocağı dedelerinin ve talip topluluklarının ana dilleri Kürtçedir. Bununla birlikte günümüzde birçoğu Kürtçeyi Türkçe ile ikame etmiş durumdadır ve bilhassa da genç kuşaklar Kürtçeyi bilmemektedir.

Ocağa ait belgeler arasında bulunan şecere ve icazetnameler ailenin kökenini, Vefai tarikatının isim babası Ebü’l-Vefa el-Bağdadi’nin erkek kardeşi Seyit Ganim’in oğlu Seyit Hamis’e dayandırır. Menakıbnamesine göre Ebü’l-Vefa’nın babası İmam Zeynel Abidin’in soyundan gelen bir seyit, annesi ise bir Kürt aşiretine mensuptur; nitekim bu nedenle ve annesinin akrabaları arasında büyüdüğünden Ebü’l-Vefa, el-Kürdi lakabıyla da anılmıştır. Ağuiçen ocağının mürşit statüsünün, Vefai geleneği içerisinde ¾tarikatın isim babası Ebü’l-Vefa ile akrabalıkları nedeniyle¾ sahip oldukları mürşitlik pozisyonlarının, Kızılbaş hareketine dahil olmaları sonrasında Alevi ocakları arasında da devam etmiş olması kuvvetle muhetemeldir. Yine kendi aile belgelerine göre Seyit Hamis’in soyundan gelen ve Ağuiçenler gibi mürşitlik iddiasına sahip, Malatya’nın Arguvan ilçesine bağlı Mineyik (yeni adı Kuyudere) köyü merkezli İmam Zeynel Abidin ocağının Ağuiçenlerle ortak bir kökten gelip sonradan bu iki kolun bağımsız ocaklara evrildikleri düşünülmektedir.

Günümüzdeki en önemli Alevi örgütlerinden olan Cem Vakfı’nın kurucusu ve onursal başkanı olan İzzettin Doğan da bu ocağın Malatya-Kırlangıç köyüne yerleşmiş olan koluna mensuptur.

Sonuç

Ağuiçen (Ağuçan) Ocağı, Anadolu’daki en köklü Alevi ocaklarından biridir. Tarihsel kökeni Vefai tarikatına dayanan ocak, özellikle Dersim bölgesinde mürşit ocağı olarak öne çıkar. Efsanevi anlatılar, ocağın adını Seyyid Mençek’in “zehir içme” kerametinden aldığına işaret eder. Elazığ ve Tunceli merkezli bu ocak, zamanla Adıyaman, Maraş, Amasya, Malatya ve Diyarbakır gibi bölgelere de yayılmıştır. Ağuiçen Ocağı, Vefai geleneğiyle olan akrabalığı ve tarihsel belgeleriyle Alevi inanç yapısında merkezi bir yere sahiptir.

Kaynakça & Ek Okumalar

Akın, Bülent ve Metin Ekici. “Diyarbakır Yöresi Alevi Ocakları Üzerine bir Değerlendirme.” Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, no. 63 (2012): 231-246.

Aksüt, Hamza. Anadolu Aleviliğinin Sosyal ve Coğrafi Kökenleri. Ankara: Art Basın Yayın, 2002.

Birdoğan, Nejat. Anadolu ve Balkanlar’da Alevi Yerleşimleri: Ocaklar-Dedeler-Soy Ağaçları. İstanbul: Alevi Yayınları, 1992.

Gezik, Erdal. Dinsel, Etnik ve Politik Sorunlar Bağlamında Alevi Kürtler. Ankara: Kalan Yayınları, 2000.

Gümüşoğlu, Dursun, ed. Tâcü’l-arifîn Es-Seyyid Ebu’l Vefâ Menakıbnâmesi: Yaşamı ve Tasvvufi Görüşleri. İstanbul: Can Yayınları, 2006.

Karakaya-Stump, Ayfer. The Kizilbash-Alevis in Ottoman Anatolia: Sufism, Politics and Community. Edinburgh: Edinburgh University Press, 2019/2020. Tükçe çevirisi: Osmanlı Anadolusu’nda Kızılbaş Aleviler: Sufilik, Siyaset ve Toplumsal Kimlik. İstanbul: İletişim Yayınları, 2025.

Rençber, Fevzi ve Yaşar Acat. “Anadolu Aleviliğinde Şecere Geleneği: Bir Ağuiçen Ocağı Şeceresi Örneği.” Alevilik Araştırmaları Dergisi, no. 6, (Kış 2013): 175-200

Ağuiçen/Ağuçan

Date Published: July 2, 2025
Summary

* This entry was originally written in Turkish.

The Ağuiçen (or Ağuçan) Ocak is one of the most well-known Alevi ocaks (spiritual lineages) in Anatolia. It stands out due to its wide geographical spread across Central, Eastern and Southeastern Anatolia and, in particular, its recognition as a ‘murshid’ (mürşid) ocak in the Dersim region. Historically, it belongs to the group of Alevi ocaks linked to the Vefai Sufi order originating from Iraq. The lineage of the ocak is traced back to Imam Zayn al-‘Ābidīn.

The etymology of the name “Ağuiçen/Ağuçan” is not definitively known. According to oral tradition, the ocak was founded by four brothers. One of them, Köse Seyit, is said to have lived a celibate life without marrying. The current branches of the ocak are believed to descend from the other three brothers. A widely circulated legend tells that the youngest of the brothers, Seyyid Mençek, performed a miracle before the sultan of the time by drinking a bowl of poison and excreting it as honey from the tip of his finger. Hence, he was given the nickname “Ağuiçen” or “Ağuçan”, meaning “poison-drinker”. An alternative oral narrative links the origins of the ocak to Karadonlu Can Baba, one of the khalifas of Hacı Bektaş. The Velâyetnâme recounts a similar miracle performed by Karadonlu Can Baba. This second narrative reflects a broader trend, particularly in the 19th century, whereby certain dede ocaks in Eastern Anatolia were increasingly associated with figures mentioned in Bektashi hagiographies as the influence of the Çelebi branch of the Bektashi order over Kızılbaş-Alevi communities grew.

The historical centres of the Ağuiçen Ocak are located in the eastern and northern regions of the Euphrates River. One of the most prominent among these is the village of Sün in the central district of Elazığ, where the eldest of the founding brothers, Koca Seyit, is believed to be buried. The presence of dede families affiliated with the ocak in this village can be traced back to the early 17th century through documents preserved in the ocak’s private archive. The other three brothers later migrated to the village of Ulukale in the Çemişgezek district of Tunceli. Köse Seyit and Seyyid Mençek remained in Ulukale for the rest of their lives; a local shrine near the village is still visited in their name today. The third brother, Mir Seyyid, left Ulukale and settled in the village of Bargıni (now Karabakır) in the Hozat district. The Ağuiçen Tomb located there likely belongs to him.

During the 19th and 20th centuries, some branches of the Ağuiçen Ocak spread from their historical centres in Elazığ and Tunceli to various other regions in Anatolia. This expansion appears to have been prompted by invitations from talip communities who had previously migrated westward or southward. During this period, branches of the ocak settled in Adıyaman (in the villages of Börgenek and Bulam in the Çelikhan district), in Maraş (among the followers of the Sinemilli ocak in the village of Kantarma, Elbistan), in Amasya (in the villages of Şarklı and Tencirli in the district of Göynücek), and in Malatya (in Kırlangıç village, Yeşilyurt district). The memory of this migration from Elazığ and Tunceli remains vivid in the collective memory of the Ağuiçen dede families currently living in these regions. It is also known that dedes affiliated with the Ağuiçen Ocak reside in Nahırkıracı (present-day Şarabi) village in the Sur district of Diyarbakır, though there is no available information on when this branch of the ocak settled there. Similarly, although Ağuiçen-affiliated dedes and talip groups are also known to exist in the regions of Erzincan and Sivas, detailed information about these branches remains limited. With the possible exception of the Diyarbakır branch, the primary language spoken by the dedes and talip communities of the Ağuiçen Ocak is Kurdish. However, many have since replaced Kurdish with Turkish, and particularly among younger generations, Kurdish is no longer spoken.

Among the documents belonging to the ocak are genealogies (şecere) and certificates of authorisation (icazetname), which trace the lineage of the family to Seyyid Hamis, son of Seyyid Ganim—the brother of Ebü’l-Vefa el-Bağdadi, founder of the Vefai order. According to his hagiography, Ebü’l-Vefa’s father was a sayyid descended from Imam Zayn al-‘Ābidīn, while his mother was from a Kurdish tribe. Having been raised among his mother’s relatives, he was also known by the epithet “el-Kürdī”. It is highly likely that the Ağuiçen Ocak’s murshid status within the Vefai tradition, which stemmed from their kinship ties to Ebü’l-Vefa, continued as a recognised spiritual authority even after their incorporation into the Kızılbaş movement and among other Alevi ocaks. According to family records, another line descended from Seyyid Hamis—the Zeynel Abidin Ocak based in Mineyik (now Kuyudere) village in Arguvan, Malatya—also claimed murshid status and is thought to share common ancestry with the Ağuiçen Ocak, although the two eventually evolved into separate ocaks.

Izzettin Doğan, the founder and honorary president of the Cem Foundation—one of the most prominent contemporary Alevi organisations—is affiliated with the branch of the Ağuiçen Ocak that settled in Kırlangıç village, Malatya.

Conclusion

The Ağuiçen (Ağuçan) Ocak is one of the most established Alevi ocaks in Anatolia. With historical roots in the Vefai order, it holds a central position within the Alevi spiritual hierarchy, particularly as a murshid ocak in the Dersim region. Legendary narratives suggest the name of the ocak derives from Seyyid Mençek’s miracle of “drinking poison”. While initially centred in Elazığ and Tunceli, the ocak has spread over time to regions such as Adıyaman, Maraş, Amasya, Malatya and Diyarbakır. Through its connections to the Vefai tradition and preserved historical documents, the Ağuiçen Ocak holds a key place within the institutional and spiritual structure of Alevism.

References & Further Readings

Akın, Bülent ve Metin Ekici. “Diyarbakır Yöresi Alevi Ocakları Üzerine bir Değerlendirme.” Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, no. 63 (2012): 231-246.

Aksüt, Hamza. Anadolu Aleviliğinin Sosyal ve Coğrafi Kökenleri. Ankara: Art Basın Yayın, 2002.

Birdoğan, Nejat. Anadolu ve Balkanlar’da Alevi Yerleşimleri: Ocaklar-Dedeler-Soy Ağaçları. İstanbul: Alevi Yayınları, 1992.

Gezik, Erdal. Dinsel, Etnik ve Politik Sorunlar Bağlamında Alevi Kürtler. Ankara: Kalan Yayınları, 2000.

Gümüşoğlu, Dursun, ed. Tâcü’l-arifîn Es-Seyyid Ebu’l Vefâ Menakıbnâmesi: Yaşamı ve Tasvvufi Görüşleri. İstanbul: Can Yayınları, 2006.

Karakaya-Stump, Ayfer. The Kizilbash-Alevis in Ottoman Anatolia: Sufism, Politics and Community. Edinburgh: Edinburgh University Press, 2019/2020. Tükçe çevirisi: Osmanlı Anadolusu’nda Kızılbaş Aleviler: Sufilik, Siyaset ve Toplumsal Kimlik. İstanbul: İletişim Yayınları, 2025.

Rençber, Fevzi ve Yaşar Acat. “Anadolu Aleviliğinde Şecere Geleneği: Bir Ağuiçen Ocağı Şeceresi Örneği.” Alevilik Araştırmaları Dergisi, no. 6, (Kış 2013): 175-200

Retour en haut
[working_gallery]