Ağaç Kültü: Kutsal Ağaçlar ve Dilek Ağaçları
* Bu maddenin aslı İngilizce yazılmıştır.
Ağaç kültü; tekil ağaçların, ağaç topluluklarının ya da kutsal korulukların kutsanması ve onlara yönelik saygı pratiklerini ifade etmektedir. Bu ağaçlar, kimi zaman mitolojik varlıkların bizzat kendilerinin, kimi zaman onların sembollerinin ya da mekânlarının (meskenlerinin) cisimleşmiş hâli olarak görülmektedir. Günümüzde de dünyanın pek çok bölgesinde ağaçlara yönelik bu tür dinsel veya kültürel saygı biçimleri yaygınlığını sürdürmektedir. Bu makale, Alevi inanç geleneğinde ağaç kültünün kökenlerini ve görünüm biçimlerini incelemektedir. Anadolu’da, Ermeni Yaylaları’nda, Dersim’de ve diğer Kürt yerleşim alanlarında ağaçlara yönelik bu tür tapınma biçimlerinin geçmişi Tunç Çağı’na kadar uzanmaktadır. Tanrıların, ruhların veya demonik varlıkların doğaya yerleşmiş temsil mekânları olarak kabul edilen bu ağaçlar, karakterlerine göre koruyucu, dilekleri yerine getiren ya da yatıştırılması gereken varlıklar olarak düşünülmüştür. Dersim’deki Alevi nüfus özellikle meşe ve ardıç ağaçlarını kutsal saymış, onlara saygı göstermiştir. Halk inancında bu ağaçlar, “dilek” ya da “adak ağacı” (Kürtçe: Dārī Mirāzān) işlevi de görmektedir. Dersim’deki Raa Haqi inanç topluluğunun doğayla kurduğu yakın ilişki ve ağaçlara yönelik saygı geleneği, zamanla bölgeyi hedef alan çevresel yıkım (ekosid) politikalarının da merkezine yerleştirmiştir. Bu saldırılar, hem Dersim’de yaşayan halk arasında hem de Dersim diasporasında çevresel farkındalığın yükselmesine ve güçlü protesto hareketlerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır.Kürtlerde Ağaç Kültü
Dünyanın farklı kültürlerinde ve mitolojilerinde doğa -ağaçlar, nehirler, dağlar gibi çok katmanlı biçimleriyle- kutsal kabul edilmekte; tanrısal varlıkların, ruhların ya da ataların ruhlarının mekânı olarak görülmektedir. Benzer inançlar, Kürt kültürü ve mitolojisinde de karşımıza çıkar. Bu geleneklerde taşlar, sular, bitkiler ve hayvanlar dâhil olmak üzere tüm doğal varlıklara ruhsal veya doğaüstü nitelikler atfedilmektedir.
Geç Antik Çağ’dan günümüze uzanan süreçte, bugünkü Kürdistan coğrafyasında kutsal dağlar, şifalı kaynaklar, doğal mağaralar gibi tekrar eden unsurlarla birlikte kutsal ağaç da yerel dinsel kompleksin ve kutsal peyzajın bir parçası olmuştur. Kutsal ağaçlarla ilişkili halk inançları ve uygulamalar, özellikle yerli dinsel gelenekler içinde (örneğin Êzidîlik veya Yarsanilik) günümüze dek yaşamaya devam etmiştir (Terribili 2017). T. F. Aristova da yakın geçmişe kadar Kürtler arasında görülen Müslüman ritüel ve inançların, göller, taşlar, mezarlar, ağaçlar, ateş ve atalara tapınmayla ilişkili İslam öncesi kültlerle yan yana varlığını sürdürdüğünü belirtmektedir (Aristova 1994, 226; aktaran Mustafa 2023).
Kürt mitolojisi ve inanç dünyasında üç tür kutsal ağaçtan söz edilebilir.Birincisi, Yazd adı verilen ağaç tanrısıdır. Bu inanç örgütlü bir din biçimi olmasa da 20. yüzyılın başlarına kadar yaşamıştır. Yazd’ın barındığına inanılan ağaç “Ormanın Kralı” olarak görülür; bu kutsal ağacı çevreleyen diğer ağaç ve çalılar ise “Yazd’ın Çocukları” kabul edilerek büyük saygı görür.
İkinci tür kutsal ağaçlar, ruhların meskeni olarak kabul edilen, bu nedenle doğaüstü özelliklerle donatılmış ağaçlardır. Bu ruhlar; atalar, cinler, “dew” (demonlar) ya da diğer doğaüstü varlıklar olabilir. Bu ağaçlar koruyucu, rehberlik eden, bilgelik ve şifa kaynağı varlıklar olarak görülür. Özellikle ağaç pîrleri ya da Dārī Mirāzān / Dārā Mirāzā etrafında gerçekleştirilen ritüeller bu inancın en açık örneklerindendir.
Üçüncü tür ise, kozmik bir simge olarak **”Hayat Ağacı”**dır. Bu ağaç, yaratılışın döngüsünü, yaşamın sürekliliğini ve insanla doğa arasındaki kutsal bağı temsil eder (Mustafa 2023).
Dilek Ağaçları
“Dilek ağacı” ya da diğer adıyla “adak ağacı”, genellikle kutsal kabul edilen bir mekânda tek başına duran ve doğaüstü güçlere sahip olduğuna inanılan bir ağaçtır. İnsanlar, bu ağaca kendi eşyalarından bir parça -çoğunlukla bir bez şeridi, iplik ya da kumaş parçası- bağlayarak dileklerinin gerçekleşmesini umarlar. Bu sunular bazen gerçekleşmiş bir dileğin ya da yaşanan bir mucizenin ardından, şükran niyetiyle yapılan adaklar biçiminde de olabilir.
Farklı halk inançlarına göre, bu dilekleri yerine getiren güçler; ruhlar, periler, evliyalar veya tanrısal varlıklar olabilir. Dilek ağaçlarına inanış, temelde tüm dinlerde ve kültürlerde farklı biçimlerde görülmektedir. Halk İslamı geleneğinde ise Fas’tan Türkiye’ye (dilek ağaçları olarak), Pakistan’dan Endonezya’ya kadar geniş bir coğrafyada yaygındır. Bu ağaçlar genellikle kutsal pınarların, kilise ya da şapellerin ya da İslami türbelerin yakınında, özel ve ruhani bir mekânda konumlanır.
Dārī Mirāzān: “Dilek Ağacı”
Dilek ağaçlarına yönelik inanç evrensel bir fenomendir ve Dersim’in tüm kültürlerinde de karşılık bulmaktadır. Bu ağaçlar çoğunlukla kutsal pınarların veya nehirlerin yakınında yer alır; su ve bereket kültleriyle ilişkilidir.
Kürt kültüründeki ağaç kültünün en bilinen tezahürlerinden biri, Dārī Mirāzān ya da Dārā Mirāzā olarak bilinen “Dilek Ağacı”dır (Mustafa 2023). Kadınlar, bu ağaçları ziyaret ederek kısır kadınlara bereket bahşedileceğine, hamile kalmalarına yardımcı olunacağına inanırlardı. Kimileri de bu ağaçların ruhsal veya fiziksel şifa gücüne sahip olduğuna inanırdı. Herhangi bir dileği gerçekleşsin isteyen kişiler de dilek ağacına başvururdu. Bu kişiler, kendi kıyafetlerinden küçük bir parçayı ağaca bağlar, böylece kendilerinden bir parçayı ağaca “aktararak” bereket ya da şifa dilerlerdi. Hastalıkla mücadele edenler, acılarını ağaca bağladıklarına inanarak bir bez parçası iliştirirlerdi. Aynı anda da bir dilekte bulunur, dileklerinin kabulü hâlinde hayırlı bir iş yapacaklarına dair adak adarlardı (Hansen 1961, 162).
Dilek ağacının, bereket, rehberlik, güç ve koruma ile ilişkilendirilen; ancak aynı zamanda kötü talih ve musibet getirebilen ruhların, cinlerin veya dēw (demonların) meskeni olduğuna inanılır. Bu nedenle ağaçlara gösterilen saygı genellikle onların altında bulunan ruhlara yönelik adak kurbanlarıyla veya kötü ruhları, uğursuzluğu uzaklaştırmak için yapılan sunularla birlikte yürütülür. Bu ağaçlar kimi zaman tek başına bir ağaç, kimi zaman küçük bir koruluk olabilir; kutsallıkları türlerinden çok, bulundukları yer (kutsal mekân), büyüklükleri ve yaşlarıyla ilişkilendirilir.
Henry Harald Hansen, kutsal bir mezarın parmaklıklı alanı içinde yer alan bir dilek ağacını şöyle tasvir eder: bu ağaç yalnızca bez parçalarıyla değil, aynı zamanda bir koç boynuzuyla süslenmişti; yanında ise ahşaptan yapılmış kutsal bir el sembolü bulunmaktaydı (Hansen 1961, 158-160). Bu el figürünün büyük olasılıkla Hamsa olduğu düşünülmektedir. Arapçada “beş” anlamına gelen bu sembol, Yahudi ve İslam kültürlerinde koruma işareti olarak kabul edilir. İslam geleneğinde ise “Hz. Muhammed’in kızı Fâtıma’nın eli”ni temsil eder.
Bazı bölgelerde insanlar acılarını veya hastalıklarını ağaca “aktarabilmek” için kutsal ağaca çivi çakar. Bu tür dilek ağaçlarına Kürtçe’de Dāra Bizmār (“Çivi Ağacı”) denir. Çivi çakma ve bez bağlama eylemleri, kişinin hastalığını ya da sorununu ağaca devrederek şifa aradığı “bağlama” ritüelleri olarak görülür (Dafni 2007, 9).
Dilek ağaçlarının etrafında yağmur duaları da sıkça yapılır. Süleymaniye ve Kerkük çevresinde Thomas Bois, Kürt kadınlarının yağmur yağdırmak (ya da kesilmesini sağlamak) amacıyla gerçekleştirdikleri büyüsel bir ritüeli şöyle anlatır: “Kadınlar en güzel elbiselerini giyip grup hâlinde kırsala gider, yaşlı ve ulu bir ağacın gölgesine yerleşirler. Yanlarında getirdikleri mutfak gereçleriyle yemek hazırlar, tencerenin etrafında dans ederler. Yemek piştikten sonra grubun en güzel elbisesine su döker ve yağmurun yağmasını beklerler. Eğer dönüş vakti gelene dek yağmur başlamazsa, birbirlerinin kıyafetlerini suyla ıslatarak eve dönerler – sırılsıklam ama umutla.” (Bois 1966, 105)
Dünya Ağacı ve Hayat Ağacı
“Dünya ağacı”, mitolojilerde evrenin eksenini (axis mundi), dünyanın merkezini veya Tevrat’taki “cennetteki hayat ağacını” simgeleyen evrensel bir arketiptir. Yaratılış anlatısında (Tekvin, 1. bölüm), hayat ağacı cennetin ortasında yer alan ve meyvesini yiyenlere ölümsüzlük bahşeden bir ağaçtır. Âdem ile Havva, bilgi ağacının meyvesinden yedikten sonra hayat ağacından da yememeleri için cennetten kovulurlar. Böylece, yasağı çiğnemelerinin bedeli olarak ölümsüzlüklerini kaybederler.
Yahudi mitolojisine göre Aden Bahçesi’nde Hayat Ağacı (Etz Chaim) ya da “Ruhlar Ağacı” bulunur. Bu ağaç çiçek açar ve yeni ruhlar üretir; bu ruhlar “Guf” adı verilen ruhlar hazinesine düşer. Melek Cebrail bu hazineden eline ilk düşen ruhu alır, doğurganlık meleği Leila ise bu ruhun doğumuna kadar embriyoyu korur.
Hayat ağacı motifi Yahudi, Hristiyan ve İslam sanatında ortak bir semboldür. Özellikle Ermeni ve Kürt dokuma sanatında stilize edilmiş biçimde sıkça karşımıza çıkar. Yahudi ve İslam sanatlarında genellikle yedi dallı biçimde tasvir edilir; bu yedi dal, Yahudi menorasının kollarına ve dolayısıyla yaratılışın yedi gününe karşılık gelir.
İslam geleneğinde Tûbâ ağacı (Arapça ṭūbā, “mutluluk, bereket”) adıyla bilinen efsanevi bir hayat ağacı vardır. Kur’an’da adı geçmemekle birlikte, hadis literatüründe cennette yetiştiği anlatılır: “İman edenler ve iyi işler yapanlar için müjdeler vardır (ṭūbā lahum).” (Bobzin 2010, 216). Rivayete göre Tûbâ ağacının dalları zümrüt ve incilerden oluşur; gölgesi o kadar geniştir ki, bir süvari yüz yıl boyunca bu gölgenin sınırlarını aşmadan yol alabilir. Bu nedenle cennetin en uzak köşelerinden bile görülebildiği söylenir. Ağacın kökü Peygamber’in sarayında, dalları ise müminlerin evlerine kadar uzanır; böylece inananlar, ağacın meyvelerinden nasiplenirler.
Hayat ağacı, iyiliğin, bereketin ve kurtuluşun simgesidir; buna karşılık Zaqqûm ağacı, Kur’an’da da adı geçen “cehennem ağacı”, günahkârların yediği, kurtuluşun karşıtı olan lanetli bir ağaçtır. Tûbâ ağacı, cenneti ve bilgeliği simgelerken; Sidre ağacı evrenin sınırlarını, lotus ağacı ise hayal edilebilen her şeyin sınırını temsil eder.
Tasavvuf geleneğinde, ağaç Tanrı’ya yakınlığın simgesi olarak görülür. Bu motif, özellikle İranlı filozof ve mistik Sühreverdî’nin eserlerinde belirgindir; Sühreverdî, bu ağacı İran mitolojisindeki Simurg ağacı ile özdeşleştirir (Fischer 2004, 136). Tûbâ (Farsça طوبا), İran’da kadın adı olarak da kullanılır ve Türkiye’de yaygın biçimiyle Tuğba olarak yaşamaktadır.
Tehlike Altındaki İnanç
Aleviler, tarihsel olarak doğa kültüne dayalı güçlü inançlara sahiptir; kutsal veya yarı-tanrısal varlıkları doğal nesnelerle ve mekânlarla ilişkilendirirler. Kürt Aleviliği’nde (Rêya Heqî / Raa Haqi) ağaçlar, jiarê olarak adlandırılan kutsal doğal varlıklar ve sığınaklar olarak görülür; dağlar ve nehirlerle birlikte kutsal sayılır ve saygıyla anılır. Ağaçlara özgü ritüeller günümüzde kültürel dönüşüm, baskı, zorunlu göç ve asimilasyon nedeniyle zayıflıyor olsa da, tarihsel kayıtlar Kürtlerin kutsal ağaçlara adaklar bağladıklarını, yapraklarından şifa aradıklarını ve bu ağaçların gölgesinde bayramlar düzenlediklerini göstermektedir. Bu uygulamalar, ilahi varlığın belirli doğal mekânlarda veya nesnelerde bulunduğu inancına dayanan daha geniş bir doğa-kutsama geleneğinin yansımasıdır.
Tarihsel kaynaklar, Alevi olmayan çevrelerin -özellikle Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi Türk otoritelerinin- bu tür ağaçlara yönelik saygı pratiklerini “putperestlik” veya “şirk” olarak gördüklerini belirtmektedir (NIH).
Kürt kültüründe dilek ağaçları özel bir saygı görür. Ancak Kuzey Kürdistan’da Türk devleti bu kutsal ağaçları, Kürt toplumuna yönelik psikolojik savaşın bir parçası olarak sistematik biçimde kesmektedir. Benzer biçimde, Türkiye’nin 2018’de Rojava’nın Afrin bölgesini işgali sonrasında, Türkiye destekli Suriye’li milis gruplar, Kürtlere yönelik etnik temizlik politikalarının bir uzantısı olarak 1,5 milyondan fazla ağacı (SCF 2021) kesmiş; aralarında yüzyıllık dilek ağaçları da bulunmuştur (Omer 2022).
Gültekin (2021, 225-242) ve Mustafa (2023) gibi araştırmacılar, Türkiye ve İran devletlerinin onlarca yıldır Kürt yerleşim bölgelerinde barajlar, nehir yönlendirmeleri ve ormansızlaştırma yoluyla doğayı -ve onunla birlikte Kürtlerin kolektif belleğini- yok etmeyi hedeflediğini vurgular. Bu süreçte, Kürtlerin topraklarına ve doğaya duydukları derin aidiyetin izleri silinmeye çalışılmaktadır. Gültekin’in aktardığı üzere, bu yıkıma karşı gelişen Kürt özgürlük hareketi içinde doğa-merkezli kadim değerler, çağdaş ekolojik ve toplumsal mücadelelerle birleşerek “yaratıcı bir devrimci diyalektiğe” dönüşmektedir. Bilgin’in ifadesiyle, “baraj projeleri, madencilik şirketleri, turizm politikaları ve diğer tehditlerle mücadele içinde Kürt Alevilerde doğaya dair yeni bir anlayış biçimi filizlenmektedir.” Böylece, Kürtlerin tarihsel olarak maruz kaldıkları soykırım tehdidi, toprakla insan arasındaki bağı yok eden ekosid tehlikesine karşı derin bir toplumsal-ekolojik farkındalığa dönüşmektedir (Mustafa 2023).
Bu suçlamayı diğer araştırmacılar da doğrulamaktadır. Dinç’e (2025, 61) göre: “Dersim’de ve Türkiye Kürdistanı’nın diğer bölgelerinde yaşanan neoliberal ekolojik yıkım, kasıtlı ve sistematik bir doğa tahribatı, yani (yeni-sömürgeci) bir ekosid olarak tanımlanabilir. Geçmişin soykırımsal ve kalkınmacı politikaları, bugün insanların yaşam dünyalarını da yok eden bir ekosidci madencilik anlayışında birleşmiş görünmektedir.”
Sonuç
Dersim Alevilerinin doğayla kurduğu kadim ve kapalı ilişki, bu bölgede ağaç kültünü olağanüstü güçlü kılmıştır. Kutsal ağaçlar, Raa Haqi inancında hem dilek veya adak ağaçları, hem de hayat ağaçları olarak önemli bir yere sahiptir. Özellikle hayat ağacı motifi, Kürt halı ve kilim dokuma sanatında sıkça görülür. Raa Haqi topluluklarının doğaya yönelik bu inanç ve ritüelleri, Alevi, Hristiyan ve Zerdüştî Ermeniler ile Êzidî ve Yarsanî (Ehli Haqq) toplulukların gelenekleriyle ortak bir kültürel zemini paylaşmaktadır. Doğadaki kutsal varlıklara inanış, aynı zamanda Alevilerin Dersim toprağıyla kurduğu ruhsal bağın da en güçlü ifadelerinden biridir.
Dersim’de Türk devletinin Kürt siyasal aktörlerine yönelik yürüttüğü mücadele, yerel ağaç kültünü hedef alarak dinsel bir boyut kazanmıştır. Ormanların, kutsal korulukların ve ağaçların sık sık yok edilmesi; ayrıca kutsal sayılan yaban keçilerinin yasadışı biçimde avlanması, yerli halkın yaşam kaynaklarını ve inanç unsurlarını hedef alan bir ekosid (doğa kıyımı) niteliği taşımaktadır. Zorunlu göç, sürgün ve asimilasyon süreçleri sonucunda ağaç kültünün zayıfladığı gözlemlense de, aynı süreçte yaşanan ekolojik yıkım, halk arasında bu saldırılara karşı direniş bilincini yeniden canlandırmış ve hem Dersim’de hem de diasporada çevre hareketini güçlendirmiştir.
Arakelova, Victoria. 2020. “A Note on Tree Worship in the Zaza Folk Beliefs.” Iran and the Caucasus 24 (4): 405-410. https://www.researchgate.net/publication/347481105_A_Note_on_Tree_Worship_in_the_Zaza_Folk_Beliefs
Aristova, T. F. 1994. “Kurds.” In Encyclopedia of World Cultures, Vol. 6, Russia and Eurasia/China, edited by Paul Friedrich and Norma Diamond, 224-227. Boston: G. K. Hall & Co.
Bois, Thomas. 1966. The Kurds. Beirut: Khayats.
Dafni, Amots. 2007. “Rituals, Ceremonies and Customs Related to Sacred Trees with a Special Reference to the Middle East.” Journal of Ethnobiology and Ethnomedicine 3 (28).
Deniz, Dilşa. 2021. “The Philosophy of Ecology and Reya Heqi: Religion, Nature, and Femininity.” In Ecological Solidarity and the Kurdish Freedom Movement: Thought, Practice, Challenges and Opportunities, edited by Stephen E. Hunt, 242-260. Lanham, Boulder, London, New York: Lexington Books.
Dinç, Pınar. 2025. “Dersim: A Century of State-Led Destruction and Resistance.” In The Republic of Turkey and Its Unresolved Issues: 100 Years and Beyond, edited by Pınar Dinç and Olga Selin Hüler, 53-68. Cham: Palgrave Macmillan.
Fischer, Michael M. J. 2004. Mute Dreams, Blind Owls, and Dispersed Knowledges: Persian Poesis in the Transnational Circuitry. Durham: Duke University Press.
Gültekin, Ahmet Kerim. 2021. “Dersim as a Sacred Land: Contemporary Kurdish Alevi Ethno-Politics and Environmental Struggle.” In Ecological Solidarity and the Kurdish Freedom Movement: Thought, Practice, Challenges and Opportunities, edited by Stephen E. Hunt, 225-242. Lanham, Boulder, London, New York: Lexington Books.
Insom, Camilla, and Gianfilippo Terribili. 2021. “In the Shade of a Tree: Holy Figures and Prodigious Trees in Late-Antique and Medieval NW Iran and Adjacent Areas.” In Iranianate and Syriac Christianity in Late Antiquity and the Early Islamic Period (5th-11th Centuries), edited by Chiara Barbati and Vittorio Berti, 333-366. Publications on Iranian Studies 87. Vienna: Austrian Academy of Sciences Press.
Mustafa, Himdad. 2023. “Sacred Trees in Kurdish Culture & Mythology.” The Kurdish Center for Studies, June 26. https://nlka.net/eng/sacred-trees-in-kurdish-culture-mythology/#post-2511-footnote-1
Terribili, Gianfilippo. 2017. “In the Shade of a Tree: Religious Patterns in the Kurdistan Region from Late Antiquity to Modern Times.” Paper presented at the ASOR (American Society of Overseas Research) Annual Meeting, Boston.